Merhabalar dombilim, bir tanem,
Güçlü'nün çöllere gitmeden seni ısıtacak çözümü bulması, belki yüzyılın keşfi olmasa da birlikteliğinizin devamı için muazzam bir buluş olmuş. Bin kere, milyonlarca kere tebrik ediyorum kadim dostumu. Ne iyi etmiş de ellerini kavrayabilmiş.
Bana yazını 10 Aralık 2013 tarihinde göndermişsin. Onlarca yıl önce aynı tarihte ne yapmışım diye "ilkbaharın seyir güncesi"ne baktım. Bak neler yazmışım:
8 Aralık, İstanbul-Cumartesi, 96 gün geçti.
"Sensiz kaldığım geceler,
Hasretin bağrımı deler,
Neler çekerim neler"
Secaatin Tanyerli söylüyor. Ölmeyen tangolar... Gece, üzerine zımba gibi oturan siyah şıklığı ile kavalyesi olmaksızın kendi kendine dans ediyor.
Bu arada belden aşağı aşk hikayelerini de bitirdim.
"Derdinden bitiyorum,
Aşkından ölüyorum,
Seni çok seviyorum."
Dün yazamadım. Piyanist'i izledim, eve geç geldim. Hava çok soğuktu. Doksan kilometre hızla esen rüzgar, uçurabilirdi. Kağıttan uçaklar yapsam, ne şenlik olurdu kim bilir? Belki de bütün İstanbul havalanırdı. Neredeyse, şemsiyemin üzerindeki kırmızı üzeri mavi benekler bile sıyrılıp uçacaktı. Gökyüzü, arsız İstanbul'un çirkin yüzüne tükürüyordu. Ya biz... Islanan sıçanlar gibi her bir ağızdan "elhemdürullah" dedik.
"Sana nereden gönül verdim?
Ah keşke vermez olaydım.
Seni nerden gördüm?
Keşke görmez olaydım...
Seni nerden sevdim?
Sevmez olaydım..."
Çok uzun zamandır uğramıyordum ağlama duvarıma. Etrafında yabanıl otlar bitmiş. Bayramlarda kapı kapı dolaşıp, naylon poşetlere pembe akide şekeri kıvamında olumlu düşler toplardım. Üzüldüğümde, şekerleri sakladığım yerden çıkarır, sıkı sıkı düğümlediğim poşeti dişimle, elimle, tüm gücümle açmaya çalışır, yüzüm gökyüzüne yürüsün diye elimi daldırıp bir iki tane şekeri ağzıma atardım. Geçen gün elim boşta kaldı, boş poşetin suniliğine takıldı. Olumlu düşleri tüketmişim. İşte bu yüzden çok uzun zaman sonra yolum ağlama duvarıma düştü. Yüzümü duvara yapıştırdım, tuzlu göz suyum yüzümü yaladı. Canım sıkılıyor. Otları temizlemeli miyim? Elimi, yüzümü çizdiler.
"Ayrılık belki ölümden beter,
Çektiğim bu acı bana yeter.
Allahım bu dert ne zaman biter?
Taş olsa ağlardı gelirdi dile.
Yetmez mi çektiğim çile"
"Neden sanki öyle dudak büküyorsun?
Yoksa açık söyle hiç mi sevmiyorsun?"
Yüz bir nedeni okumasam, bana bakışlarını görmesem, senin gerçek olduğunu bilmesem, daha kolay sorardım "benim gibi biriyle neden birlikte olmak istiyor?" diye. Şöyle alıcı bir gözle baktım da, o kadar güzel kız(lar) var ki! Vitrin camlarına yansıyan silik sulietimi, sıcak nefesimle hohlayarak buğulaştırmak ve dirseğimle silmek istedim. Güzelleyemiyorsam kendimi, elimin tersiyle silerim! Bacaklarımı öperken ne kadar kötü hissediyorum, erimek istiyorum. Bu kalın bacakları seviyor olamazsın! Hep karanlık olsun sevişirken! Belki de günün gözü açıkken sevişemememin nedeni, açık pencere, devamlı havalanan tül perde değildir?... Sanırım hep dolgun balık etli olacağım. Parlak bir cildim yok. Pürüzsüz mermerlerden kadın heykeli yapıyor düşümdeki adam ama etrafa sıçrayan mermer parçaları pervasızca pürüz bırakıyor bende. Okşarken dokunuşlarına takılanlardan elini sallasanda kurtulamayabilirsin. Oysa ki senin için güzel olmayı ne çok istiyorum!
"Çok ağladım,
Çok inledim,
Günlerce ben hep dinledim.
Seni nasıl unutmalı?
Bu sevgiyi uyutmalı"
Ölmeyen tangolar birbirine ulaşmaya çalışan, acı çeken aşıkların söyledikleri ile dolu. Aşk acı mı? Böyle de sorulmaz ki lahmacun siparişini teyit eden bir sualmiş gibi. Acılı, acısız... Hop usta çek ordan iki acısız beş acılı sevda! Tatlı aşk olmaz mı? Tatsız tuzsuz olmasın da gerisi mühim değil. Aşkolsun! Olsun olsun, olduralım.
Seni seviyorum.
diye bitirmişim. Şimdi okuduğumda bu yazıyı yazmama neden olan duygunun "özlem" olduğunu düşünüyorum. Zaman geçiyor, duygularımızda mevsim geçişleri gibi değişiyor. Düşüncelerimiz hep baharda dursun, her daim yazın sıcaklığı gibi kavrasın bizi.
Hamiş:
1) Dün akşam seni ve Güçlüa'yü gördüğüme o kadar sevindim ki.
2) Seninle dedikodu yapmakta çok hoşuma gidiyor.
3) Yıl sonu geliyor. Her yıl yılın muhakemesini yaparım. Muhakemeni bekliyorum. Ben sana iletiyor olacağım.
4) Seni hakikaten çok seviyorum.