Sev, 09 Kasım 2013, 23:24
Merhaba Sevgili Şirin'ciğim,
Hani "Ayrılmanın da vahşi bir tadı var" der ya şair, o tadı yaşattı kilometrelerce öteden, kanatsız uçarken yazdıkların bana adeta. "Gitmeleri" özlediğimi anımsattı, "dönmeleri" bir de yana yana...
Yıllar evvel, Güçlü ile henüz evlenmemişken; fakat o İstanbul'da ben Ankara'da bir sevdayı büyütmeye çoktan karar vermişken, bir gece bir otobüse atlayıp, sabahı özlemin şehrinde karşılamanın hazzını anımsattı söylediklerin. Ne hazdı ama! Sanki "varmaktan" öte "varmayı düşlemenin", karanlık yolların uzayıp giden şeridinde, kafan bir otobüs camının sessizliğinde, ruhun kimbilir hangi geçmemiş acının, hangi gelecek sevincin, hangi gecenin kör vaktinin, sabahın hangi alacasının romantik serinliğinde içinde gezinip duran o derin haz! Anımsadım birden ve özledim. Bir şehre gitmek için en az haftalar öncesinden ince ince planlar yapması gereken bir kadınım artık. Fakat ne tuhaf, içimde hala gece yolculuklarına çıldıran bir romantik, dilimde hala o vahşi hazzın lezzeti yerli yerinde!
Ben Arabuluculuk Eğitimi'ne başladım Şirin'ciğim. Aslında bir oda dolusu avukatla, hafta sonumun tamamını, sabahtan akşama dek birarada geçirme fikri ne yalan söyleyeyim ilk anda çok iticiydi benim için. Fakat eğitim o kadar beni tanımlayan, çeken, tahrik eden içerikte bir eğitimdi ki, bir ay bir oda dolusu avukatla bir odaya tıkılmaya katlanabilirdim! Fakat o da ne! Ikinci hafta, bir oda dolusu avukat, eğitimle eş oranda çekim sebebi olmuştu benim için, artık bayılarak tıkıldığım o odada :)
Anladım ki ; zorlayıcı meslek koşulları ve kazanıp- kaybetme denklemi üzerinden en ağır surette yaşadığımız savaşı bir yana bıraktığımız ve adliye koridorları dışında, cübbemizi askıya asıp, gerçek benliklerimizi üzerimize giyip, birbirimizin gözüne bakarak, en güzel süsümüz"insan oluşumuzu" yanımıza katarak bir araya geldiğimizde ne çok benziyormuş gülüşlerimiz! Yaşlısı genci, kadını erkeği, incesi kalını ne çok benziyormuş kanayan yerlerimiz!
Kilolar hususuna gelince, artık bir diyetisyenle çalışmanın şart olduğuna ikna oldum Şirin'ciğim. Olağanüstü bir diyetisyenim var artık benim. Yalnız bir sorun var ki, "onun derdi hiç kusura bakamayacakmışım ama, kilolarım değilmiş, yanlış beslenme biçimimmiş!" Haydaaa, çattık arkadaş! Yıllar sonra sen zor bela karar ver, diyetisyene git, kiloların onun derdi olmasın!... Demiştim ilk başta :) Erken karar vermişim :) Hastalıklar ve yanlış beslenme arasındaki ilişki hakkında dinlediğim nutuk ve yediğim hemen herşeyin kansere davetiye çıkaran özellikleri hakkındaki azarımı yedikten sonra, şaşkın, çökkün bir halde çıktığım muayenehaneye, bir hafta sonra döndüğümde öyle mutluydum ki... Hiç acıkmadan, hiç zorlanmadan bir hafta geçirmiş ve bir kilo vermiştim. Şimdi aynı şekilde devam ediyorum. Ömrümde hiç yemediğim kadar yoğurt yiyor, süt içiyorum. Meyvemi sebzemi hiç olmadığı kadar keyifle tüketiyorum. Üstelik " henüz bence tamamen gaza gelme psikolojisi olsa gerek ama " şimdiden kendimi daha sağlıklı hissediyorum. Fakat hızlı kilo vermek konusunda ısrar etmememi, edersem alacağım şeyin affedersin üçün biri olacağını da münasip bir dille ilettiler kendileri bana!:) Benim cephede kilo hususunda çok yavaş; sağlıklı ve doğru beslenmeyi yaşam biçimime oturtma hususunda ise devrimsel nitelikte köklü değişiklikler var anlayacağın Şirin'ciğim.
Bilmem ki sen de bir diyetisyene mi başlasan? Gerçi benden çok daha sağlıklı beslenirsin sen biliyorum ama, ikinci bir gözün ve denetim mekanizmasının zaman zaman mucizeler yarattığı da deneyimlediğim bir gerçek...
Bu arada kendine mukayyet ol şekerim, bakma öyle elalemin dötüne başına :))) Ne demiş ünlü Türk düşünür Baattin ; bakma milletin dötüne başına, sonunda takarlar pıçaaa!