19 Ocak 2016 Salı

Şirin, 26 Temmuz 2013, 03.55

Sevgili pembe akidem,
Bugün buluşamamız hiç sorun değil. Bayramdan sonra daha iyi olur. 13 Ağustos'ta buluşursak yaklaşık 20 günümüz var diyebiliriz. 20 günde 100 gr eritirsek, kafadan 2 kilo vermiş oluruz. Hiç fena değil. Biliyor musun ben üniversiteye giderken "Zerrin koç" adında bir yazarla mektuplaşıyordum. Gel zaman git zaman Zerrin Hanım, Ankara Kitap Fuarı'na geleceğini haber etmişti mektubunda. Mektup ulaştığında onunla karşılaşmama yalnızca 12 gün kalmıştı. Hatırlarsın belki, üniversitede semiz bir gençtim. Zerrin Hanım'a güzel görünmeyi o denli istiyordum ki, yemedim içmedim, koştum, dans ettim ve iki haftada 5 kilo verdim. Fuara gittiğimde kendimi o denli iyi hissediyordum ki güven duygum tavan yapmıştı. Belki bu süreyi iyi değerlendirmek isteyebiliriz, ne dersin...

Mutlaka küçük prensi okumuşsundur. Küçük Prens başka bir gezegenden gelmiştir dünyamıza. Dünyayı taşırken bir tilki ile karşılaşır. Tilkiye ne yaptığını sorunca, tilki ona; "ben piliçleri kovalarım, avcılarda beni, benim hayatım böyledir" der. Sohbet ilerleyince tilki, küçük prensin başka gezegenden olduğunu anlar ve heyecanla sorar:
"Sizin oralarda avcı var mı?"
"Yok" der küçük prens ve bunun üzerine tilkinin gözleri parlar. Sevinçle sorar:
" Peki piliç var mı?"
"Hayır o da yok" der küçük prens. Bunun üzerine hayalleri yıkılır tilkinin:
"HİÇ BİR ŞEY İSTEDİĞİN GİBİ OLMUYOR" der. Antoinette de Saint Exupery haklı değil mi? Hiçbir şey istediğimiz gibi olmuyor. Tamam! Böyle bir gerçek var, biz küsüp önümüze mi bakmalıyız? Yoooo! Dediğin gibi kendimizle kavga etmektense , enerjimizi farklı yerlere yönlendirmeliyiz.

Yelkovan, akrebi kovalamasa,
Güneş doğudan doğmasa,
Mehmed'in hasmı olmasa,
Ve, birileri beni çıldırtmasa,
Bak ne güzel olurdu o zaman dünya

Desemde...

İnsan,
Kış boyunca toprakla sevişen tohum,
Köpüklerini kıyıya vuran bir deniz, 
Sahra'daki ayak izlerini silen rüzgar,
Islıktaki nefes,
Yerdeki Demir,
Gökteki bulut,
Boşluğa asılmış karanlık,
Siyahlığa gizlenmiş beyazlık gibi...

olacak biliyorum/biliyoruz.

Sana yaşadıklarımı anlatmakta çekinmem. İlettiğin gibi, içindekileri güvendiğin birine aktarmak çok önemlidir. Samimi ve doyurucu ilişkiler kurmak zaman alır ve hepimizin zamanı o kadar kısıtlı ki. Vaktimi kiminle geçirmem gerektiğine dair akılcı kararlar vermekle başlıyorum ve budalaca tutumsuz davranışları olanlara, hoyratça elimi "benden bu kadar diye"  sallayıp, karşılıklı olarak ilişki geliştirebileceğim kişilerin yanında yerimi alıyorum. Yanınız boş değil mi sevgili Sev'cim? 

Tartıların aynı familyadan olması hakikaten komik! Buluşmamızda bir zaman kendimizi dev gibi hissettiğimiz ama şimdi baktığımızda " keşke bu kilomda kalsaymışım, olsaymışım" dediğimiz fotoları getirelim. Tamah etmenin pratik uygulaması bize önemli dersler verecektir. Neticede buluşmamıza fotolar getirilecek. Buluşmamız bol malzemeli ve uygulamalı olacağa benziyor. Bu nedenle rahat edeceğimiz iyi bir mekan seçelim şekerim. Sen Gerçek'e, ben Asil'e "bu gece bizi geç vaktilere kadar " rahatsız etmeyiniz" diyebileceğimiz bir mekan.

Bende seni çok iyi tanıyorum ve latifeliğine hayranım. Sana neden " pembe akide" diyorum biliyor musun? Pembe, şafak vaktinin rengidir. Başlangıçtaki anlaşma diyebiliriz bu tanımlamaya. Çünkü malumun akide şeker olarak bilindiği gibi, en az iki kişinin ortak müşterekte anlaşma halidir de. Başlangıçtan beri anlaşıyorum seninle. "Seni seviyorum", aslında modern zamanlarda çok kolay söylenen bir cümle ama ben bu sözü söyleyenin hakikatte ne denli ağır bir sorumluluk altına girdiğini biliyorsam çok önemserim. Ben de tüm samimiyetimle iletmek isterim ki"seni çok seviyorum dombilim"