Canımın içi, ben tam bir salağım! Tamamen unuttum bugünü ve bu akşam iftara kayınvalidemleri ve Gerçek'in teyzelerini çağırdım! Çok özür dilerim salaklığım için... Sana da uygunsa, ya haftaya ya da bayram dönüşü yapalım mı Şirin'ciğim? Hay bin kunduz! Ben böyle hafızayı... Neyse, olan oldu artık...
Şirin'ciğim sakın üzülme demek istiyorum ama, sözlerin acı anında nasıl anlamsız olduğunu çok iyi biliyorum. Benimki 3-4 gün içinde biraz azaldı, umudediyorum ki seninki de öyledir. Ama hiç aklımdan çıkmıyor şimdilik! Üstelik sen aynı ortamda ve bir denge içinde götürmek durumunda kalıyorsun tavır ve tepkilerini. Hiç kolay değil, biliyorum.
Fakat canım, ortalık yerde dağılıverdiğim o gün ve o an, aslında toparlanmaya başladığım andı aynı zamanda. Dediğin gibi, içimde birikmiş ve muhtemelen geçmişte aynı yerden kanatılmış bütün yaralarım açıldı, iltihabı dağıldı ki ortaya; acıyı azaltıp, mantığı çoğaltmaya başladı bünyem sanki o andan sonra. O nedenle, ne olur gözüne baktığın, sesini duyduğun, yargısızca sevdiğin ve sevildiğin birine aç içindeki yarayı. İnan konuşurken, 40 yaşında bir kadın değil, 12-13 yaşındaki bir ergendim Şirin'ciğim! Sanki hiçbir şey yaşamamış, hayata ilişkin hiçbir deneyim kazanmamış, hiç derisi kalınlaşmamış, ilk kez sırtından vurulmuş bir şaşkın ergendim o iki gün... Duyduğum sözlerin hepsi de bildiklerimdi ama, iyileşmeye başlamamı sağladı işte bir şekilde. Paylaşmak çok önemli hayatım. Başka türlü yaşanmaz bu toz duman arasında...
Dünden beri de, kendime döndüm daha çok. Bir şeyi tekrar hatırladım: Dışımdaki hiçbir şeyi değiştiremem. Zaten doğru bir adamla evlenip, gerçek dostluklara emek verip, "insan kalmaya" özen göstererek, güzel insanları seçip-farkedip, onlara enerjimi harcayarak elimden geleni yapıyorum. Yani doğrudan kendi seçimim ve emeğime dayanmayan (ailem dışında) hiçbir ilişkiden asgari dahi bir beklenti taşımamalıyım. Yalnızca korunmalıyım. Ve ne kadar az beklenti taşırsam, o kadar korunaklı olabilirim. Değiştirebileceğim tek şey benim bakışım ve olayları yorumlama biçimim... Bunun dışında hiçbir şeye müdahale edemem ve değiştiremem. Çünkü herkes çocukken evinde sevildiği kadar sevebiliyor bir diğerini, herkes çocukken edindiği temel değerlerle katılıyor yaşam denizine. Hepimiz 40-50 yaşında görünen, 3-4 yaşlarındaki yaralı çocuklarız aslında.. Davranışlarımızın çoğu bilinçaltı.
Şunu bilmeliyiz ki, ne yaparsan yap, dünyada hiçbir sihirli sözcük yok yaralı bir çocuğa 40 yaşında söyleyerek, iyileştirebilecek... Senin canını acıtanlar, aslında en çok canı acıyanlardır. İçinde acı büyütmemiş, acı biriktirmemiş hiç kimse acı vermez bir diğerine. Bizim kurduğumuz hiçbir cümle, yaptığımız hiçbir hareket, gösterdiğimiz hiçbir çaba, dışımızdaki kimseyi değiştiremez. Yapabileceğimiz tek şey, bu denize sevgiyle, saygıyla, incelikle, güzellikle, erdemle, yani öyle ya da böyle,edinilmiş güzel değerlerle katılmış insanlarla, en önemlisi arkamızı dönebileceğimiz insanlarla yola devam etmek ve onun dışındakilerden korunmak. Ve yaşamı bu gerçeği hiç unutmadan, olduğu gibi kabul etmek...Okuduğum tüm kitaplarda sonuç hep buraya varıyor çünkü; değiştiremeyeceklerimizi olduğu gibi kabul etmek". O zaman öfke bitiyor, acı, kırgınlık, küskünlük bitiyor; sakin ve bilge bir katılış başlıyor bu akıp giden nehre...Bunları düşünüyorum acım azaldığından beridir Şirin'ciğim. Sonra da oluruna bırakıyorum herşeyi, herkesi... Henüz aklımdan hiç çıkaramıyorum konuyu, o ayrı...
Tatlı Dombilim, senin tartın benimkinin akrabası filan sanırım. Benzerliğin böylesi! Domuz gibi, nuh diyor peygamber demiyor mübarek! 72.5 'le başladığım maratonda (15 gün oldu mu?) 72.8'le devam ediyorum koşuya. Tebrik ediyor, başarılarımın devamını diliyorum şahsımın. Şahsen anlamadığım, yediğim yarım dilim ekmek ve yemediğim onca abur-cuburun hakkı bu mudur? Bu mudur yani olay? (Haftaya pilatese gitmeyen ne olsun)Yenecez seni uleynn.
Yazdıklarını okurken aklıma ne geldi biliyor musun,seninle aramızda telepati oluşmaya başlamış olabilir mi?
Şirin'cim, canım, kim ne yaparsa yapsın, kim ne derse desin; çok derinlerden, çok eskilerden bir yerden tanıyorum ben seni. Sen çok özel bir kadınsın, çok özel bir insansın. Yalnızca bulunduğun kuruma değil, hayatına dokunduğun herkese değer katan birisin. Şekil 1-A: Ben! Şirin'ciğim sen benim için çok değerlisin. Yüreğim dola dola, bütün içtenliğimle çok seviyorum seni. Daha şimdiden. ( Sev'cim sana da diyorum) düşünme fazla,çözüm bulmaya çalışma, yorulma, bazılarını sev, bazılarından korun ve herşeyi olduğu gibi kabul ederek, bırak nehre kendini... Nehrin akışının tersine yüzmemiz gereken yer burası değil...