Canım Şirinciğim, Altınoluk'tayım şu an. Buraya ne halde geldiğimi, herşeyi yetiştirebilmek için nasıl bir telaş yaşadığımı anlatamam. İnan her gün aklımdasın ama, bir türlü boşluk bulamadım ki sana ulaşayım! Gelmeden önce işle ilgili yoluna koyulacaklar, yapılacaklar, alınacaklar derken akşam koltukta yorgunluktan sızıp, sabah erkenden maratona başladım, görmeliydin. Çok özür dilerim tatlı dombilim benim, bu telaş içerisinde haberleşmedim seninle. Nihayet dün geldik, yerleştik. Ben de çocukları denize gönderip rahat rahat yazabiliyorum nihayet sana. Öncelikle çok özledim seni. Bayram sonrası döneceğiz, hemen planlayalım buluşmayı olur mu? Kilo sorunsalım, halen ciddi bir kalem olarak gündemde. Tatil nedeniyle güncelliğini alt sıralarda koruyor olsa da, dönüşte üst sıralara yerleşeceğine emin olabilirsin. Buranın dondurmasını çok seviyorum napiyim? Burada bari rahatlayayım biraz değil mi? Senin beslenme uzmanı fikrini çok sevdim Şirin'ciğim. Bunu mutlaka yapmalıyız. Hatta tanıdığım işini iyi bilen bir uzman da var ama hep erteleyip durdum bugüne kadar... Sözünü ettiğin edilgenliğin sonuçlarından bir diğeri...
Tatlı dombilim rimel ve göz kalemini ben de çok yakıştırıyorum sana... çünkü çok güzel gözlerin ve derin bakışların var. Makyaj elbette ki müthiş bir illüzyonla o güzelliği vurgulama yeteneğine sahip, bunu inkar edemeyiz. Fakat dediğin gibi, bence de bakım temiz olmak ve güzel kokmaktır. Yüzde yüz katılıyorum. Makyaj yapmış ama kötü kokan bir kadına bakımlı demek; makyaj yapmış ama temizlikten uzak bir insana bakımlı demek mümkün değilse, "bakım" makyajdan bağımsız, temiz olmakla bağımlı bir kavram demektir kuşkusuz. Biliyor musun, sen benim makyajsız da çok güzel ve alımlı bulduğum kadınlardansın. Prototip bir güzellik değil bu sözünü ettiğim. Başka türlü. Sade, etkileyici, derin, duyarlı bir güzellik; insanın baktıkça bakmak istediği, konuştukça konuşmayı istediği... Makyajsız bir diğerini güzel ve bakımlı bulamayanlar, aslında yine kendi görsel imgeleri ve değerlilik algılarıyla ilgili derinlerde sorunları bulunanlardır canim. Sözleri ve yorumları senin üzerinden, kendi içlerindeki yaralı, çirkin, suçlu çocuklaradır... O yüzden sözlerine kızmaya bile değmez, hele üzülmeye hiç değmez tatlım benim. İçine tilki kaçmışlardan(bayıldım terime!) iyiniyet ve nezaket beklemek de nafile, biliyorsun. Ya uzun bir terapi ya da derin bir travma gereklidir onlara, içlerindeki tilkiyi çıkarmak için... Ne doğanın yasalarını ne de başkalarının algılarını değiştirmek mümkün değil işte. Değiştirebileceğimiz tek şey kendi algımız. Aldırmayacağız işte onlara, onların kabalıklarına, özensiz yaklaşımlarına, fırsatçı tilkiliklerine filan! Mecburiyetlerimizi de onlar belirleyecek değil zaten, dinler geçeriz, olur biter... Sakın üzülme tatlı Şirin'ciğim. SonAda'yı okumadım ama, okunacaklar listesine aldım şekerim. Kırgınlık kimedir, neyedir, nedendir tam olarak çözemiyorum ama, bende de benzer bir duygu var dombili dombilim... Az kaldı, içelim güzelleşelim biz en iyisi... Sevgiyle öpüyorum seni.