28 Aralık 2015 Pazartesi

Sev, 19 Temmuz 2013, 02.51

Ahhh!! Bugün de almadım desem?

İşten eve hızlıca dönmek zorundaydım, çünkü akşama hukuki bir şeyler sormak isteyen komşularım gelecekti. Geldiler, sordular, gittiler... Ama benim tartı da gitti bugün yine. Yarına inşallah!

Canım dombili Şirinciğim benim. (Anneannem "dombili" diye severdi tombik çocukları) Asil'le sen birbirinizi seve seve, yaşamın güzelliklerini içinize çeke çeke yaşayın bir ömür inşallah. Dediğin gibi  -şimdilerde onu bile arar duruma gelse de bir çok insan- bizim ergenliğimizin çok yakınından geçmiştir "ölesiye sevmek" klişesi... İlk aşık olduğumda ben de "öleceğim sanmıştım" sanırım. Sonra doğru insanın, gerçek aşkın ve emek dolu bir sevginin kimseyi öldürmediğini, yaşattığını anladım...

Bu, seni sevmemin 100 nedeni sürprizine de bayıldım. Denerim belki bir gün ben de... Çok romantik ve anlamlı bir hediye...Fikir babası Asil'in önünde saygıyla eğiliyorum şekerim. Bir insanı sevmenin 100 nedeni olabilmesi bile öyle muhteşem ki... 

"Hiçbir şey olamasam da bir şarkıda ki küçük bir nota olmayı ne kadar çok isterim." Benim gibi fazlaca romantik ve orantısız müzik düşkünü bir kadın için, ömrünce zihinde tutulacak güzellikte bir ifade... Zaten bayılıyorum yazdıklarını okumaya. Çok güzel, çok özel bir kalemin ve üslubun var, biliyorsun değil mi? Çok keyif alıyorum seninle yazışmaktan.

Sana bir şiirle veda etmek istiyorum. Edebi değeri ve anlamındaki derinliği, üslubundaki incelikle harmanlayarak, nesilden nesile aktarılacak güzellikte bir şiirle... Ben yazdım. 

"Yine oldu yalan bugünkü "hereket", 
Göbüş gitsin diyorsan, yarın durma, acele et!"

22 Aralık 2015 Salı

Şirin'in 100 Nedeni

Seni seviyorum. Çünkü;
1. Yeşil gözlerinle bakınca mis kokulu, derin bir denize dalıyorum,
2. Fortuna favet fortibus ne demek öğretin bana, talihin cesurdan yana olduğunu gösterdin,
3. Dünya ve ülkem seninle gezerken daha güzel, daha ilginç ve daha çekici,
4. Her zaman tertemiz kokuyorusun,
5. Seninle birlikte yaşamak ve ölmek istiyorum,
6. Yüzüne bakmak sakin bir limana demir atmak gibi,
7. Jony Deep' i seviyorum diye boyum kadar poster alma zarafetini gösterdin,
8. Çok bilgilisin,
9. Çok mütevazisin,
10. Buluşmalarımızdan evvel aynada konuşma alıştırması yapmışsın,
11. Öykümüz için çok emek verdin, 
12. "Şirin artık yıldızları izleme vakti" diyerek yıldızların altına sürükledin,
13. Bana söyleyemedin, sabırla iç çektin,
14. Deniz kızlarını benim içinde gördün,
15. Mücevher değil ama mücevherden daha kıymetli kalemler aldın,
16. Yaratıcı yazarlık kursuna gitmem için beni destekledin,
17. Beni neden seviyorsun cevabına "severim ben" cevabını verdin,
18. Dünyanın bir ucuna gitmemde hep yanımda oldun,
19. Kendimi gerçekleştirmemi sağladın,
20. Dünyanın bir ucunda her an düşündüğüm tek şeydin,
21. Birbirimizin yanında bile tek başına bireyler olabildik,
22. Düş adamımdın, gerçek oldun,
23. Sarıldığımda sana, güven duygusunu iliklerime kadar hissediyorum,
24. Mavi kuş krallığına girmeme izin verdin,
25. Seninle dans etmeme izin verdin,
26. Müşterek bir düşümüz var,
27. Müzik kulağın o kadar estetik ki, dünyanın güzel seslerini tanıttın,
28. Kendimi bulmama yardımcı oldun,
29. Üzüm üzüme baka baka karardık. Sen ben, ben sen olduk,
30. Sakinliğinle beni sarmaladın,
31. İlkleri birlikte tattık, gördük,
32. Estetik bir bakış açın var. Hayata büyülü bir fenerden bakabiliyorsun,
33. Hikayelerimi seviyorsun,
34. Hep birlikte olduk ve birbirimizi çoğalttık,
35. Kış vakti sıcaklığına sarmalanmaya bayılıyorum,
36. Canımı çok acıtan olaylarda gözlerimin ta derinliklerine bakarak yaramı sarmaladın,
37. Tarihi yerleri gezerken tarihin aynı noktasında bulabildik birbirimizi,
38.  Hiçkimse hakkında en ufak laf etmezsin,
39. Çok kibarsın,
40. Anlattıklarımdan yola çıkarak bana istediğim şeyleri çok değişik zamanlarda alıp sürpriz yapıyorsun,
41. Dilimizi zenginleştirmek için dili nasıl kullanacağımıza dair kafa yoruyorsun,
42. Yıldızlar üzerimize yağarken yıldızları gözlerinde izlememe izin verdin,
43. Birlikteliğimizin 1000. Gününü hatırlayıp, kutladın,
44. 1000 atlının koşuşunu kalbinde hissettim,
45. Seninle bir sonraki buluşmalarımızı hep iple çektim,
46. Hayat derslerinden çok önemli desler çıkardık,
47. Kıskanmak bir yana "benim kadınım" diyebiliyorsun,
48. Rakı içinde balık olabiliyoruz,
49. Evliliğe karşı durmana rağmen benimle evlendin,
50. Ev alabilme cesareti ile yuvamızı yaptık,
51. Nohut oda bakla sofa ile de mutlu olduk,
52. Biz eğlenirken arkadaşlarımızın da ilkleri yaşamalarını sağladık, örnek olduk, yol yordam gösterdik, çok eğlendik,
53. Ramazanda soframı hazırladın,
54. Birkez bile yemek yapmamamı eleştirmedin,
55. Yaptığım yemeklerde beni yüreklendirip, yürekten "ellerine sağlık" dedin,
56. Anneme babama her zaman kendi annen baban gibi saygı gösterirsin,
57. Çocuk istemiyorsun ama çocukların beş duyusuna uygun eğitim almasını istiyorsun,
58. Kedilerin dilinden anlıyorsun,
59. Çok merhametlisin,
60. Yurdunu çok seviyor ve kaygılanıyorsun,
61. Sesinin rengini seviyorum, sesine sinmek istiyorum,
62. Çok çekicisin,
63. İlk kez Astroid yağmurlarının altında öpüştük,
64. Bana "güzelim" diye hitap ediyorsun,
65. İlk kez yanında uyandığımda beni izliyordun,
66. Arkadaşlarım seni çok seviyor,
67. Arkadaşlarım seninle olduğum için beni çok şanslı buluyor,
68. Tanrıların bana verdiği en güzel, en kıymetli armağansın,
69. Aynı anda aynı şeyi düşünebiliyoruz,
70. Bana benden daha çok güveniyorsun,
71. Birlikte çok güzel bir öykü yazmaya devam ediyoruz,
72. Hayatımın tadısın,
73. Hayatımın tuzusun,
74. Dilin gücüne inanıyorsun,
75. 10 yıl geçsede sana ilk günkü gibi aşığım,
76. Bakışın zıplamayı bilmeyen karnımın üzerinde gezinen minik filleri bile hop hop zıplatıyor,
77. Zeytin çekirdekleri ile "Ş" harfini tabağına yazıyorsun,
78. Gece üzerimi örtüyorsun,
79. Yanımda çok güzel uyuyorsun,
80. Seni içime sokmak istiyorum,
81. Kollarınla beni sarmalamana hastayım,
82. Zaman senin yanında anlaşılmaz bir ivme ile çok hızlı akıyor,
83. Yaşamın dibini gördüğümü düşündüğüm bedbaht anlarımda elini uzattın, çektin çıkardın, nefes almamı sağladın,
84. Benim bir tanemsin,
85. Müzmin bekarken hiç beklemediğim bir an karşıma çıkan turnamsın,
86. Denizcisin ama ilk mavi yolculuğunu benimle yaptın,
87. Birbirimizi maviye boyuyoruz,
88. Umutları kucak dolusu bana sunuyorsun,
89. Çocukluk rüyalarımın beyaz atlı prensisin,
90. Seninle nefes alıyorum,
91. Sürprizlerine bayılıyorum,
92. Düşünü görmem için gözlerini öpmeme izin verdin,
93. Utangaç laflar senin yanında pek cüretkar,
94. Bana içten bağlısın, sana içten bağlıyım,
95. Aynı rüyaları görüp, aynı yerlere gidebiliyoruz,
96. Çağrışımlar açan özgürlüğün ellerisin,
97. Aşka kokuyorsun,
98. Sabır küpümsün,
99. Yunan yontumsun,
100. Canımsın!

21 Aralık 2015 Pazartesi

Şirin, 18 Temmuz 2013, 03.52


Tontik pembe akidem,

İş yerinde, işler çok iyi gitmeyince -bir zamanlar- (bilahare anlatırım), bana bir mentor atanmasına karar verdiler. Mentor;  astlarına şirket politikası, kurum gereklilikleri, çalışma stratejileri ve kariyerini yönlendirme konularında tavsiyelerde bulunan yol gösterici kimse olarak tanımlanabilinir. Kısaca bir nevi iş psikiyatrisi... Onunla buluşmalarımızda söylediği bir sözü hiç unutmuyorum: "Kimi zaman son sözü söylemek  çabasından ziyade, bir yerde sakin kalıp sessizleşmeyi bilmek daha etkilidir". Usuletle ve suhuletle görüşmeyi, sakinleşmeyi keşke başarabilseymiş arkadaşımız. Bu nedenle bir "yönlendirici"ye gitmesi, adı ister psikiyatris, ister mentor olsun çok iyi bir gelişme. Bununla birlikte, kendinden ve her şeyden kaçan erkeğinde, geri döndüğünde, kendisini bir oraya bir buraya fırlatan rüzgar gülünden ziyade, güçlü bir yönlendiriciye ihtiyacı olduğu da sanırım bu gerçeğin ayrı bir parçası. Umarım arkadaşın çok iyi olur.

Asil, tam anlamı ile "less talk, more listen". O kabul etmesede bu özelliği onu nazarımda bilge kılıyor. Bilgeler herşeyi hakeder.

10 yıl bir birliktelik için dile kolay ama önemli bir süre. Çok heyecanlıyım. Asil'e bir armağan almadım fakat onu neden sevdiğimi anlatır 100 neden sıraladım. İşte bu nedenleri armağan edeceğim.  Böyle düşünmeme etken, Asil'in yıllar önce bana beni sevdiğini anlatır 101 neden. 101. neden neydi biliyor musun? "Seni yaşasıya seviyorum Şirin" olmuştu. Bu nedeni çok önemsiyorum. Çünkü bizim kültürel öğretimizde "ölesiye sevmek" vardır. Sevdim mi ölümüne severiz değil mi? Bunu istemem, yaşatsın sevgi bizleri. 100 nedenimi sana göndereceğim.

Müzik bence ilahi bir güç. Çok romantik olacak ama hiçbir şey olmasam da, bir şarkıdaki küçük bir nota olmayı ne kadar çok isterim.

"Hereket" lazım şekerim. Her hereketten sonra toprak bereketlenir. Herekete bereket gerek. Hadi pempe akide!

Ha bu arada, al şu tartıyı artık!

20 Aralık 2015 Pazar

Sev, 18 Temmuz 2013, 00.09

Harikasın Şirin'ciğim... 100 gr 100 gr'dır ve sabırla bakıldığında güzel günlerin habercisidir kesinlikle! Ben bugün de fırsat bulamadım tartıyı almaya iyi mi? Yarına ya kısmet! Suyla ilgili önerilerine de bayıldım. Özellikle kabuk tarçını çok severim ve de tatlı isteğimi kesmekte bugüne dek yaptığım en büyük keşfimdir. Tek sorun, bugün dayanamayıp biraz mantı yedim. Pişmanım, haksız tahrik vardı...

Arkadaşımla ilgili söylediklerin de çok doğru. Bugün iş çıkışı Cadde'de buluştuk. Güvendiğim bir psikiyatristle görüşmesi için ikna ettim ve ilk görüşmeyi yaparken bekledim, sonrasında da birlikte yemek yedik. Aslında defalarca konuşulmuş ama sözlerin hiçbiri hiçbir yere ulaşamamış gibi görünüyor anlattıklarından. Yani konuşmak eylemi bir "zafer-yenilgi" zemininden çıkıp, anlayabilmek ve anlaşılabilmek ön koşuluyla yürütülemedikçe, son derece anlamsız bir eyleme dönüşüyor ne yazık ki... Oysa  gerçek anlamıyla konuşabilmek her derde devadır bence de... Arkadaşım zaten kendini uzunca bir zamandır unutmuştu tahmin ettiğin gibi... Hele birisi bedensel-zihinsel olarak problemli iki küçücük çocuğun annesi olup, bir de tüm bu tablodan veda dahi etmeden kaçmaya çalışan ve ne acıdır ki hala sevmekten vazgeçemediğin bir adamın eşi olduğunda, kendini unutmaması pek mümkün görünmüyor gibi Şirinciğim. Üstelik bu kız çok iyi bir üniversite eğitiminin ardından, yıllarca Amerika'da eğitimine devam etmiş, sosyo-kültürel olarak yedi göbektir üst bir sınıftan gelmiş  ve aklımızın almakta dahi zorlanacağı ölçüde büyük bir servetin tek varisi...Fakat bugün bana söylediği çok acıydı yine: "Ben parayla çocuklarıma baba satın alamam, sağlık satın alamam, huzur satın alamam"...  Çok zor Şirin... Kimilerinin hayal ettiği kişi olmak, kimilerinin hayal kırıklıklarının beşiği olabiliyor şu yaşamda. Ama terapi sürecine girmesi inanıyorum ki çok kolaylaştıracak her şeyi. Yakın zamanda acısı geçecek ve sağlıklı bir karar verecek, inanıyorum...

Dediğin gibi, Gerçek içsel enerjisi ve doğası gereği demokrat ve özgürlükçü bir adam. Hissediyorum ki Asil de öyle...Konuşmayı ve dinlemeyi bilen, empati kurabilen, hayatı ve insanı sevebilen, kendi olarak yaşayabilen ve saygıyla yaşatabilen adamlar onlar... Değer görmeyi ve değerli olduklarını hissetmeyi sonuna kadar hak etmiş adamlar... E bu durumda, biz de kilo vermezsek, ayıp bize şekerim.

Ya, yıldönümü hazırlıkların tamam mı bu arada? Planlar tamamlandı mı? Ben bile heyecan yaptım, dış kapının mandalı olaraktan.

Harekete gelince, bu arada Gerçek'in bir dedesi varmış rahmetli. Depreme "hereket" dermiş. Azıcık başı dönse sorarmış: "Hereket mi oldi? Hereket mi olir?" Aklıma geldi rahmetli, nur içinde yatsın. 

O parçayı yarın mutlaka dinleyeceğim canım. Bir müzikle bir de sevgiyle şarj olan bir kadınım ben nihayetinde. Bu parçayı da seve seve dinlerim, dans konusunu bilahare iletirim.Benim güzel gözlü tatlı Şirin'ciğim...

19 Aralık 2015 Cumartesi

Şirin, 17 Temmuz 2013, 03.24

Tam tamına 100 gram. Bende kilo verme oldukça yavaş ilerliyor. Bazen çok delleniyorum bu duruma ama basit hesaplar yapınca nisbeten rahatlıyorum. Örneğin, her gün yüz gram versem, ayda üç kilo eder. Aslında yaşamda da yaptığımız hep bu değil mi? Bütüne bakmadan hemen kararlar verip, belli bir yargıya varmak... Bir dur hele, sakin ol bekle. Bu duruma "Şirin'in sabırsızlığı" diyordum ama farkettim ki bu " insanoğlunun arsızlığı"...

Su içme bir sorun bence. Bazı insanlar nasıl lıkır lıkır su içer değil mi? Sanırım biz yapamıyoruz. Belki içmek için farklı metodlar geliştirmeliyiz. Örneğin; içine nane limon koymak, kabuk tarçın ile tadlandırmak ya da öncesinde kendimizi su içecek şekilde yönlendirmek (ben kahve içince arkasından su içmek gereği duyuyorum). Dediğin gibi yemekten daha önemlisi su içmek. Halletmeli bu kötü alışkanlığı.

Arkadaşına çok üzüldüm. Olayın kahramanı bir erkek ama roller farklı bir cinsiyetin üzerinde de olabilir. Kadın ya da erkek bu denli sıkışmadan, bu denli çaresiz kalıp kaçmadan keşke konuşabilseymiş. Aksi halde her devinimleri ne etseler ne yapsalar kaba kaçıyor. Arkadaşının yarasını, biz ne yaparsak yapalım yine kendi saracak. Umut ederim bunca yıl kendini unutmamış ve her an yalnız kalacağını düşünerek yaşamıştır. Böyle zamanlarda en kötü durum aslında, kendini ne denli unuttuğunu farketmesi olur diye düşünüyorum. Kendimizi unutmamalıyız. Bazen rollerimiz, hayatı şekillendirmemizde çok büyük etken ama en önemli rol "kendimiz" olmamızdır. Anne, eş, çocuk, kardeş olmak değil....

Bu bağlamda, latif insanlarla birlikteliğimiz bizi kendimiz olmaya itici bir güçse- ki Asil ve Gerçek'in böyle olduğunu düşünüyorum- gerisi boş. O halde yarın yüz elli gram bile veririm.

Pembe akidem, hareket lütfen! Carmen Consoli "focu di raggia" http://youtu.be/25uOAxM8gz8 parçasını Youtube'tan bulup, hafif hafif sallanarak dans etmeni rica edeceğim. Hafif olsada hareket harekettir.  Bir zamanlar her sonda dediğim gibi...

HADİ!!!

18 Aralık 2015 Cuma

Sev, 16 Temmuz 2013, 23.51


Evet Şirin'ciğim, bu sefer olacak... Bugün de aynı şekilde dikkatliydim vallahi. Benim en büyük meselem, su ve düzensiz uyku... Dünkü kadar su içemedim mesela. Ama yarın için çok su içmeyi planlıyorum.  

Bence senin için de oruç tutmak büyük avantaj olacak, göreceksin. Gece yediklerin süper. Akşam da çok az miktarda yemeye çalışırsan ve bol bol su içersen, bu iş tamamdır... Bir de harekete devam (Bendeki 3. eksik... Farkettim de say say bitmiyor benim eksikler!).

Ben de şu "Allah Belanı Versin Brokoli" kitabında okumuştum. İstikrarlı biçimde az ve özenli yersek, midemiz yanılmıyorsam 5 ay sonra gerçekten küçülüyormuş... Az miktarla doyuyor ve abuk subuk yiyecekler düşündürmüyormuş insana...

Bak aklıma geldi şimdi, ben hala bir elektronik tartı almadım! Yarın fırsat bulurum umarım...

Bu arada, dün gece üçe kadar, iki çocuğunun babasını, rutin bir günün ardından akşam eve gelmesini beklerken, gelen bir mesaj ile "kocasının öğlen bir uçağa atlayıp, dünyanın öbür ucuna gidip, konuşmak zahmetine dahi girmeden, kendi kendine bir yaşam sürdürmek kararını uygulamaya koyduğunu ve bir süre sonra da geri gelip, kaldığı yerden devam etmek niyetinde olduğunu, onu beklemesini istediğini, aslında onu ve çocuklarını aman da ne çok sevdiğini" okuyup, öğrendiği an ağır bir sinir krizi geçiren bir arkadaşımın yanındaydım. Canı nasıl yanıyordu anlatamam... Sanki elimi uzatsam dokunacaktım acıya... Öyle zor olmalı ki hissettikleri... Gece bıraktığımda biraz toparlanmıştı, gündüz yine başa dönmüş... Çok üzgünüm dünden beri. 

Demem o ki tatlı Şirin'ciğim, sağlığın yerinde, sevdiklerinin sağlığı yerli yerinde, sevgilinin eli de sevgiyle elindeyse, aşılmayacak hiçbir mesele yok şu hayatta, yeniden anımsadım.... Bir eksik iki fazla, bir ileri iki geri, döndürüp dolaştırıp, azaltıp çoğaltıp öğretecek işte şu yaşam bize bir şeyleri... Eksik neredeyse, tam da oradan vuracak hep... Ta ki güçlenince o taraf, bırakacak oradan vurmayı... O yüzden, biz de veririz bu kiloları benim güzel gülüşlü Şirin'ciğim... Hem de öyle bir veririz ki... Eski fotoğraflara bakıp bakıp güleceğiz seninle bir kaç ay sonra. 

Bu arada, kaç gram verdin merak ettim şimdi?

17 Aralık 2015 Perşembe

Şirin, 15 Temmuz 2013, 20.27

Kesinlikle başaracaksın pembe akide. Önemli olan bunu istemek değil mi? Bir kitap okuyorum.  Kitapta, kilo meselesi ile hayatımızda istif yaptığımız diğer enerji kaçakları için ne yapmamız ve ne yapmamamız gerektiği anlatılıyor. Perşembe günü okuman için veririm. Kilolar bir nevi enerji kaçağı... Bunu engellemek çok önemli.  Sen çok zarif bir insansın. Kilo kabaca üzerimizde durduğu için silkelenmemiz lazım.

Bugüne gayet iyi başlamışsın. Arkadaşlarım bu şekilde beslenerek kilo verdiler. Sağ ve sol usturmaçalara doğru 100 tane esneme, 20 adet mekik çekme ile kilo verme hızı artırılabilir.

Ben orucum. Şimdi iftar vakti ve protein ağırlıklı yiyeceğim. Gece yoğurt ve yulaf ezmesi yiyorum. Sabah bir sağa bir sola derken 

Yarın sabah tartılıp kaç gramcık verdiğimi ileteceğim.

Devam pembe akidecim, bu defa herkesi şaşırtacağız ve bunu yapmayı çok istiyorum! İstiyoruz!

14 Aralık 2015 Pazartesi

Sev, 15 Temmuz 2013, 19.11

Sana da merhaba benim tatlı şişkom :) 

25 Ağustos bana uygundur şekerim. Bu arada, bugün diyete başladım. Sabah 2 yumurta, 8 zeytin, bol peynir, 1 dilim ekmek yedim. 2 saat sonra 4 kayısı,  öğlen kabak yemeği (ayıptır söylemesi), yoğurt, salata ve kuşlukta da 8 kuru kayısı, 5 kuru erik yedimmm, yaaaa... Birazdan ayranlı çorba denen bol yoğurtlu, sebzeli bir çorba yiyeceğim ki, akşam yemeğinde kurt misali kendimi kaybetmeyeyim. Akşam da 4 köfte, 1 tabak sebze yemeyi planlıyorum. Biraz da meyve... Ha, bir de en az 10 bardak su içtim valla. En zor bölüm de bu su işi bence. Bu diyeti bana bir kaç ay önce diyetisyen bir arkadaşım vermişti de, pis boğazıma hakim olamayıp, diyeti iki gün sonra bozmuştum. Bu sefer başarıciz umarım, el birliğiyle başarıciz Şirin'cim.

Söylemeden edemeyeceğim, hamiş kelimesini hiç sevmem. Ayşe Arman'ın ürünü, uyduruk, şımarık mı şımarık bir kelime diye düşünürdüm. Meğer Arapça "not, bilgi" anlamına geliyormuş. Senin hamişlerine bayılıyorum şekerim.

Şimdi seni görelim şeker; pamuk eller klavyeye... Sen n'aptın bugün?

12 Aralık 2015 Cumartesi

Şirin, 15 Temmuz 2013, 12.43

Merhaba zarif dombilim:)

Eğer senin içinde uygun olur ise ilk kız günümüzü 25 Ağustos'ta yapabilir miyiz? Bu hafta benim ekibin büyük bir kısmı  tatilde... Ne dersin?

Hamiş: 
1. Bir arkadaşımla mesajlaşıyordum. "Görüşemedik, en son plan yapıyorduk" diye yazmış. Cevabım: "Haklısın görüşemedik. İstanbul sünger gibi, zamanı içine çekiyor, hiç sızdırmıyor" olmuş. Aman ne olur İstanbul bizi de içine çekmeden, mutlaka görüşelim.
2. Bizim usturmaça (*) sorunsalımız, sanırım tüm beyaz yakalı hatun kişilerin korkulu rüyası. Herkes birbirinin usturmaçasına bakıyor ve "ben ondan zayıf mıyım, değilim, yok ya onunkine bak, patlayacak nerdeyse, of ya koparacam bu lanet yastıkları" diye geziniyorlar. Anlayacağın usturmaça meczupları(**) ile dolu etrafımız.
3. Yanaklarından, öperim pembe akide şekeri...

(*)Usturmaça: Denizcilikte kullanılan bir terim olmakla birlikte; Şirince,"bel bölgesindeki koruyucu yağ yastıkları".

(**) Meczup: Akılını yitirmiş kimse, deli.


10 Aralık 2015 Perşembe

Bayan Kuş Kimdir?

1974 yılının ilkyazında, Anadolu'nun üzerine pembe fistanlar geçirdiği bir mevsimde doğdum. İlkokul bir ile lise son sınıf arasında geçen 11 yılda 11 okul, 6 şehir değiştirdim. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra, İstanbul'a göçtüm. Akbank'ta 3 yıl,TEB'de 15 yıl olmak üzere 18 yıldır Banka Hukukçusu olarak çalışıyorum. 

Avukatım, Arabulucuyum, Adler'den sertifikalı Koçum ama en önemlisi 18 yıldır eğitmenim. Öğrenmek ve öğretmek en önemli değerim. Bakmak değil görmek, somurtmak yerine gülmek, gezmek, yazmak, en önemlisi bize armağan edilen hayatı ziyadesi ile yaşamak hedefim.

Bu blogu ise zenginleşmek için oluşturdum. Çünkü insan dil ile düşünür dil ile zenginleşir. Dili kullanma yoksunluğu içindeyiz. Kavramları bilmiyoruz. Kendimizi ifade edemiyoruz. Bir saksı fesleğen daha iyi ifade ediyor kendini her birimizden. Yapraklarına dokunulduğunda mutluluktan kokmaya başlıyor.Eksikliğimiz, eylemlerimizi tam olarak ifade etmeye engel. Aslında hepimiz kendimize birer engeliz. Bu nedenle davranışlarımız her zaman bizi yansıtmayabiliyor. Kaldı ki, dil ögesine kadın-erkek faktörü girdiğinde , ifadede tutarsızlık büyüyor. Her iki cinsin dünyasında yer alan kavramları ne denli anlamaya, bilmeye başlarsak, dil, tereke yönünden o derece zenginleşmiş olacak. Kavramları yerinde kullanacağız ve kadın-erkek nihayet birbirini anlayacak.

Sev, 14 Temmuz 2013, 23.52

Şirin'ciğim biliyor musun, Ada'daki yazışmamızdan beri, ben de aynı şeyleri hissediyorum. Demek ki bunu başlatmamız için birimizin dile getirmesi gerekiyormuş. Çok teşekkür ederim duygularını paylaştığın ve duygularıma tercüman olduğun için... 

Ben de sıkı başlıyor ve itiraf ediyorum: Tüm programlara katılmaya çalışmak ve yeni programlar oluşturmak konusunda en önemli motivasyonum sensin hayatım!  Ben de ruhlarımız arasında büyük bir yakınlık ve geçirilen zamandan çok daha derin bir bağ hissediyorum. Düşünüyorum da, çok yeni bir his değil bu üstelik, Gerçek'le senin adliye koridorlarında rastlaşıp, bana haberlerini getirdiği o günlerden beri hep içimde sevgin... 

O kadar mutlu oldum ki önerine, anlatamam... Bence de hemen başlatalım kız günümüzü. Doğru arkadaşlıkların ve gerçek dostlukların insan ruhunu en çok besleyen şey olduğuna inandım hep. Uzunca bir zamandır, çok özen gösteriyorum yaşamımda yer alan insanlara. Bu durum gözlem yeteneğim ve sezgilerim üzerinde müthiş aşamalar sağlamama yol açtı. Ve şunu çok net söyleyebilirim ki; biz çok özel bir dostluk büyüteceğiz seninle, hissediyorum bunu...
Canım Şirinciğim, her gün yazıyor ve bu hafta uygun olduğun gün ve saat sana uyuyorum ve ilk kız günümüzü başlatıyoruz, ne dersin? 

Canım, bugün seni ve Asil'i görmek çok güzeldi... 

Ha bu arada, cicikler ve toto meselesine gelince "Estağfirullah o senin ciciklerin, senin toton şekerim".

9 Aralık 2015 Çarşamba

Şirin, 14 Temmuz 2013, 22.04

Sev'ciğim,
Sana Ada'dadayken de yazmıştım. Seninle uzun soluklu anlar geçirmedik ama bugünkü buluşmamızdan anladım ki, farkında olmaksızın muazzam bir yaşam enerjisi oluşturmuşuz. Neden  bilmiyorum, sana garip gelebilir fakat bugün şunu hissettim; yıllar sonra İstanbul'dan ayrılırken, gerçekten seni çok özleyeceğim...

Bugün anlattığım kosmosda kum tanesi olma hikayesinden yola çıkarsak; birbirimize zaman ayırmalı, "kızlar günü" yapmalıyız. Ayda bir kez bile olsa bir araya gelsek, ne güzel olur. Belki buluşmalarımızda, evrenin muazzamlığı karşısında sorunlarımızın ne denli anlamsız olduğunu birbirimize anımsatırız. 

Etrafımızda olanlar, bitenler bazen bizi o kadar yoruyor ve boğuyor ki, yazmak bize iyi gelecek, yangın merdiveni olacak... Bir de dönüp tekrar okuduğumuzda, değişime tanıklık etmenin mutluluğunu kızlar gününde daha da pekiştirmiş oluruz.

Bu arada konuştuğumuz gibi motivasyona bugünden başlıyorum. Hazır mısın? "O ne cicikler(*), o ne toto" Sanırım güdülemeye sıkı başladım!

Hamiş: 
1. Bugün ne iyi ettiniz de geldiniz.
2. Yaz bana.
3. Hadi!


15 Şubat 2015 Pazar

"BEN HER ZAMAN SİYAH GİYERİM"

Özgecan'ın başına gelenleri sembolik olsa da protesto etmek için kadınlar, "16 Şubat'ta "siyah" giyinelim" şeklinde bir birine mesaj gönderiyor. Beni bilen bilir. Ben, "Her zaman siyah giyerim." Bu mesajı aldığımda, kadınların siyaha hangi anlamı yüklediğini düşündüm. Sonra döndüm kendime sordum. "Sen neden siyah giyersin?"...

Soru ile birlikte cevaplar kapısı aralandı. Beş yüz odalı cevaplar diyarındaki:

1. Oda: "Big brother is watching you" diye fısıldadı... Siyah giymelisin herkes seni izliyor. Alimallah renkli giyersen aldığın kilolar belli olur, usturmaçalar yanlardan fırlar. Anadolu'nun göbeğinde yaşayan tombul Tanrıçılar bile sizleri unuttu. Kadın, zayıf olur, yemez, içmez. Zayıf değilsen de siyah giyersin, ince gösterir.  Big brother iktidarını sürdürebilmek için olasılıkları yok etmek, herkesi birbirine benzetmek gerek! Siyah asil gösterir bahanesi de cuk oturdu! Siyah giy, asil ve zarif ol. Akıllı ol!
2. Oda: "Ağır renktir siyah!" diye kükredi. Diğer renklere hafif meşrep gözüyle bakar gibiydi. Bir toplantıda füşya rengi bir gömlek giysen tüm bakışları üzerine toplar, bir başka toplantıda giymemen için ihtar dahi alırsın. Ağır başlı olmanın yolu siyahtır, siyah!
3. Oda: Siyah renk, güçtür, iktidardır! Sen hiç "Pembe" giyen avukat gördün mü? Erkek gibi güçlü olmalısın, madem erkek değilsin erkek gibi gözükmeli, siyah giymelisin. Bu oyunda kalmanın yolu aynı renkte formayı sırtına geçirmektir.
4. Oda: Işığı emen ve yok eden siyah, hüzün ve yalnızlık değil midir? Bilemiyorum, yaşamdan zevk alma değil de ölümden zevk alma kültürümüz var sanki. Yaşamın değil de ölümün yücelttiği bir toplumda yaşıyoruz. Bu duruma turkuaz rengi uyar mı? Uymaz, siyah giymelisin.
5. Oda: İlişkiler hep yaşamdan ölüme gidiyor, sürekli tüketiliyor, hiç üretilmiyor. Öyküler "ölümden" başlayıp, yaşantıya gitsin istersin...ama gitmiyor. Siyaha, ölüme boyanıyor. Siyah giy yakışır.
6. Oda: Bu toplumun insanı kendini hep doğuştan "doğru" zannetti. Daha da kötüsü "insan" zannetti. O yüzden kendisine benimsetilen kalıpları papağan gibi tekrar edip durdu. Renkli giyip insanların olduğu yerde çakılıp kalmasını mı izleyeceksin? Siyah giy, tekrar et, tekrar, tekrar...
7. Oda: Sağım, solum sobe; saklanmayana muharebe... Her yerimiz savaş. Ülkem tüm komşuları ile küs. Küslükte, savaş ortamında pembe fistanlar mı giyinir? Çek üzerine siyah üniformalarını...
8. Oda: Duyduklarına, gördüklerine inanamıyorsun. Bunun için haber izlemiyor, devekuşu misali kıçın yukarıda başın toprakta...Bari kıçını kapa. Bu duruşa ancak siyah yakışır...
9. Oda: Bilmediğimiz şeylerden korkuyoruz. Korkumuzu yenmek için, bilmek yerine bilgisiz kalmayı tercih ediyoruz. Siyah bir örtü ne güzel örter bilgisizliğimizi, yakışır siyah...
10. Oda: Beş duyusuna eğitim veremeyeceğin bir çocuğu dünyaya da getirmek istemedin. Bilme ve isteme var bu tutumda. Kasten ana baba olamama, hakkını kullanmama. Tabiki karalar bağlanman, siyah giymen lazım...

11, 12 ve devam etti odalar. Her kapıyı araladığımda tekrar tekrar kapamak istedim. Çünkü her kapının önünde siyaha büründüm.

Peki siyah nedir? Siyah bir renk olarak bilinir ama aslında siyah renk yoktur. Siyah (ya da kara), bir renk değil renksizliktir. Rengimiz kaçmış. Karalar bağlamışız.

Yarın güzeller güzeli Özgecan için de siyah giyeceğim ama bu defa bir farkla... Mutlaka bir renk olacak oramda buramda. Özgecan'a baktıkça hayallerini görüyorum. Karalar bağlarsam düşlerini yok edeceğimi düşünüyorum. Düşünden düş koparması için rengarenk bir balona binmeli. Her gün bir renk ile O'nu düşlerine kavuşturmak lazım. Düşleri ile kucaklaşması için renk olalım, kadınsak kadın gibi duralım, bilmediğimizden korkmayalım, dinleyelim, sanmayalım, oğlumuza kadının değerli olduğunu anlatalım, soralım, sorgulayalım, izlemeyelim, görelim.

Ben her zaman siyah giyerim. Elbette bir gün pembe fistanlar geçireceğim üzerime...

Sabiha, Şubat 2015