21 Nisan 2016 Perşembe

Şirin, 19.08.2013, 22.43



Sevgili Dombilim,

Şehr-i İstanbul'da insanların buluşması çok güç olmasına rağmen nihayet iki kadın bir araya geldi. Trafik, plandaki beklenmedik değişikler, adresi tespit edememe derken, bir saat ötelemeli olsa da buluştuk ya pembe akidem. Farkettin mi hiç durmaksızın dört saat konuşmuşuz. Sohbetimizin harcında, bir tutam geçmiş, tas tatmam şimdi ve çokça gelecek vardı. Bir tutam hayal, iki tutam sosyal ilişkiler, iki çay kaşığı kafa karışıklığı, bir paket ego koyunca muhabbetin lezzetine doyum olmadı. Öyle ki, garson neredeyse kalkmamızı hızlandırmak için boş masalardaki sandalyeleri ters çevirecekti. Diyemedik ki, "biz iki hatun kişi yıllardır cebimizde biriktirdiklerimizi şimdi birbirimize gösterme fırsatı buluyoruz." Onca yıl bir arada olupta iki laf edemeyenleri düşününce, bizim yarenliğimizin nerede olduğu ve nereye gideceği baştan belli değil mi tatlı dombilim. 

Bugün, Asil'e yazdığım günceyi okurken defterin arasından "Midilli'den göç eden Şirin Hanım Ayvalık Çamlık İskelesi'nde" yazılı bir fotograf ve fotoğraftaki Şirin hanım isimli kadın kucağıma düştü. Yalnızca bu fotografı inceleyerek bak neler yazmışım:

"Lespos'un (Midilli) hikayesini anlatmıştım. Hani şu lezbiyenlerin (sevincilerin) memleketi... Zamanı savaş geçmeden az evvel efsanelerin kaynağı olan bu adada bizimkiler yaşamış. Sonra... zamanın savaş gösterdiği vakit, Şirin Hanım  hiç istemeden mübadele ile kuş uçuşu beş dakikalık uzaklıktaki yeni vatan Assos'a göç etmiş. Ne şık ne zarif. Kolunda beyaz çantası...içinde muhtemelen dantelalı bir mendil var... Ferah kokmak için limon çiçeği kolanyasını eksik etmez. Yüksek ökçeli siyah beyaz renkli ayakkabısı, beyaz, çok nadir güneş gören ayak bileklerini daha çok ortaya çıkarmış. Şapkadan yüzüne düşen gölge Şirinhanımı düşteki bir kadın gibi göstermiş. Düşlemimde yürüdü Şirinehanım, geçti, gitti."

Demişim. Fotograflara bakmayı çok severim. Bir dönem tek bir kareye bakarak hikayeler yaratabiliyordum ve fakat şimdilerde o kadar çok iş güç içine giriyorum ki, hayallerimi çok ihmal ettiğimi biliyorum. Savsaklamadan gündüz rüyalarımı ziyadesi ile yaşatmalı ve düş düzlemimde tıpkı bir cambaz gibi dans edebilmeliyim. İşte o zaman hayat, yanaklarına allık sürmek zorunda kalmayacak, doğallığı ile herkesi şaşırtacak. 

Hamiş:
1. Kilo durumları hiç iyi gitmiyor. Her gün protein rejimine karar verip sonra uygulayamıyorum. N'apıyorum?
2. Kollarımın ağrısı ve sırtımın acısı hiç iyi gitmiyor. Fibromiyalji demişti doktor. Bu hastalık ; "hassas, mükemmeliyetçi kişilerin hastalığıdır. Özellikle sırt, boyun, omuzlar ve kalçalarda belirgin olmak üzere yaygın kas-eklem ağrısı, yorgunluk, sabah tutukluğu ile kendini belli eden kronik bir kas iskelet sistemi hastalığıdır." şeklinde tanımlanmış. Neymiş dombilim: "mükemmeliyetçilik, iyinin düşmanıymış" o halde bu ağrılar ile söylenecek tek türkü var:

Kendim Ettim Kendim Buldum 
Gül Gibi Sararıp Soldum