Merhaba Sevgili Şirinciğim,
Yorgun bir öfkeyle yüklü insanları, izliyorum artık sadece. "Kendi hoşuna gitmeyeni başkasına ikram etme" demişti bir Bilge. Oysa şimdilerde herkes yemeyeceği tabağı "başı dik, içi rahat" iteliyor diğerinin önüne.
Tuhaf ölçüde çok haklı herkes. Çok "durumun farkında". Çok ahlaklı. Çok iyiniyetli. Diğerleri kötü, hain, ahlaksız... Siyah ve beyazın ülkesiyiz sanki şimdilerde. Gökyüzü sadece siyah ve beyaz. Renkler sustu çoktan, renksiz bir coğrafyada sinsi kahkahalar ve öfkeli konuşmalar çalınıyor kulaklarımıza sadece. Sanki öfkeden başka hiçbir şey bırakmıyoruz geleceğe...
Midemiz bulanıyor ama kusup rahatlayamıyoruz bir türlü! Söylüyoruz olmuyor, susuyoruz yetmiyor...Kardeşimiz duymuyor eloğlu duyuyor" sanki içimizin acısını artık. Kardeşimiz kafa buluyor tüm hassasiyetlerimizle. Ortak değerlerimiz eriyip giderken, gerçek sebepler ve sonuçlar üzerinde düşünecek vakit yok. Yaşamımızı ve emek verdiklerimizi ayakta tutmaya çalışmaktan yorgunuz, çok... Tam da istendiği gibi! Çalışan, tüketen, konfora bağımlı kılınan yaratıklara dönüştük göz açıp kapayana dek.
Başlangıcını anımsıyoruz bu sürecin de, nasıl bu kadar hızlı dönüştüğümüzü hiç anlayamadık sanırım. Tükürüğündeki enzimle uyuşturup, biz uyurken bir yerlerimizi kemiren vahşi hayvanlar gibi tüketti sistem ruhumuzu, acıyı hissetmedik uyanana dek... Farkettik kimilerimiz ama yetmedi sesimiz bağırarak konuşanların, oyunu hileli oynayanların sesini bastırmaya. Birileri bize sürekli anlatıyor bir yerlerde; ne düşüneceğimizi, neye inanacağımızı, kime öfke duyacağımızı. Tek bir ismi olsaydı içinden geçtiğimiz dönemin: "Öfke ve Empati Yoksunluğu Dönemi" olurdu şüphesiz...
Ailelerimiz paramparça. O bile uyandırmıyor bizi derin uykulardan. Düşmemeliyiz, düşersek elimizden tutacak kardeşimiz de yok artık çünkü! Eloğlu bazen daha çok kardeş, acımızı hissederken...
"Bir terslik var, seziyorum" desek, belki başlangıç olacak ışığa doğru ayağa kalkmak için. Ama yok! Suçlu hep dışımızda çünkü. Biz, üslubumuz ve tercihlerimizle muhteşemiz! Biz bağırabiliriz, bize kimse bağıramaz! Biz eleştirebiliriz, bizi kimse eleştiremez! Biz başkalarının değerlerini yargılayabiliriz ama bizim değerlerimizi kimse yargılayamaz! Erkek kardeşimizin eşine ağzımıza geleni söyleyebiliriz, ama kızkardeşimize aynı kelime söylenirse, söyleyenin ağzını "caartt" diye yırtıveririz! Savunma mekanizmalarımız kendini görevlendirmiş; Pamuk Prenses'in Üvey Annesi'nin aynasından bile daha yalan sözlerle parlatıyor egolarımızı!
Artık eğitim sadece ufak bir detay, sanat olmasa da olur, "mış gibi yapmak" tek formülü herşeyi elde etmenin...
Eğitimi aşağılarken cahili yüceltmek; bağıranı güçlü görürken, medenice ifade edeni küçük görmek; kendi değerleri eleştirildiğinde derhal saldırırken, evrensel değerleri dahi aşağılamayı hak görmek; en yakın tarihten dahi ders çıkaramazken birilerinden duyduklarımızla tarih-siyaset- din uzmanı kesilmek; ilişkilerde üslup, nezaket, incelik, görgü ve estetiğe kendimiz hiç özen göstermezken, herkesten beklemek; aynı davranışı anne-babamız başkasına yaptığında savunurken, kayınvalidemiz ya da arkadaşımız bize yaptığında çemkirmek; istikrarlı ve güvenilir olmayanları överken, güvenecek kimsenin kalmadığından şikayet etmek...Normal artık...
Sebep-sonuç ilişkisi ve idrak mekanizması dumura uğramış bir toplumun kendini ve kazanımlarını imhası sürecindeyiz, kısacası bu...
Uzun zaman oldu yazışmayalı...Aradan mevsimler geçti, dünün "doğruları" bugünün "yanlışına" geçti. Baş döndürücü bir hızla, kimler geldi kimler geçti... Dün ölümler vardı, bugün insan yanımızdan bir parça daha eksildi, güldük, geçti.
"Bir terslik var, seziyorum" desek, belki başlangıç olacak ışığa doğru ayağa kalkmak için. Ama yok! Suçlu hep dışımızda çünkü. Biz, üslubumuz ve tercihlerimizle muhteşemiz! Biz bağırabiliriz, bize kimse bağıramaz! Biz eleştirebiliriz, bizi kimse eleştiremez! Biz başkalarının değerlerini yargılayabiliriz ama bizim değerlerimizi kimse yargılayamaz! Erkek kardeşimizin eşine ağzımıza geleni söyleyebiliriz, ama kızkardeşimize aynı kelime söylenirse, söyleyenin ağzını "caartt" diye yırtıveririz! Savunma mekanizmalarımız kendini görevlendirmiş; Pamuk Prenses'in Üvey Annesi'nin aynasından bile daha yalan sözlerle parlatıyor egolarımızı!
Evrensel ilkeleri ve etik değerleri değil beklemek, konuşmak dahi gülünç bir hayalperestlik şimdilerde.
İşin en acısı, aynı gemideyiz. Üstelik Hz. Nuh'un gemisi değil nihayetinde gemimiz. İdrak edenin yolculuğu da gemiyi delenle aynı yere...Hem de bile bile, göre göre...