9 Mart 2011 Çarşamba

178. gün

18 Eylül 2001
İstanbul-Salı

Dün, yazamadım. Çok yorgundum. Eve geç geldim, uyudum. Gittikçe köyleşen bu garip kentte, bir arkadaşla buluşmak, diğerleri gibi ötelerden İstanbul’a göçmüş bu melez kentliyi yordu.

C. ile kısa bir süre, adını hatırlayamadığım bir lokantanın terasında, geniş gerdanına “Kız Kulesi”ni takan canım İstanbul’u seyrettik. İşten güçten, oradan buradan, havadan sudan konuştuk. C., “Kentliler verdikleri sözü tutmuyor, köylüler verdikleri sözden dönmüyor ama ne gariptir ki,verilen söz yerine getirilmeyince, kentliler küsmüyorlar da” dedi. Nasıl küssünler ki, akşam için yapılan bir planda kentlilerden birinin trafikten, diğerinin toplantıdan ya da yalandan işi çıkabilir (!). Aslında, köyleşen kentten dolayı şehrin kafası karışıyor.

Hamiş:
1. İnanna, İştar, Kibele, İssis ve Hathor meğerse farkı uygarlıklardaki aynı tanrıçalarmış. Dünyanın kadını yalnızca bir mit mi yoksa tek mi? Verimliliğin, cazibenin, güzelliğin ve bilginin kaynağı bu kadınlar neredeler?
2. Hititler bu yüzyılın başına kadar yalnızca Tevrat’ta söz edilen düş toplumu imiş. Yani senin gibi bir hayalmiş.
3. Yine uykum geldi. Seni görmek için uyuyorum.
4. Seni seviyorum.