ZAMANSIZ ÇIĞLIK
Çok söylenen bir cümledir: “Zaman
çok çabuk geçti”. Daha bugün dediğim dünkü gün nereye gitti? Dün demek için,
güne sayısal anlamlar yüklüyoruz. Aslında olan biten basit görünse de çok
karmaşık. Misal, yirmi dört saat… Altmış saniye bir dakika, bir dakikanın onda
biri bir salise… E o zaman bir dakika altmış saniye ise çarp bunu bilmem kaçla,
günü bul. Böl günü bilmem neye, kaç
saatte neye ne için zaman harcadığını yor. Çarp, böl, topla, çıkar… Tüm bu
işlemlerden sonra bile ilk cümleyi tekrarlayacağım:
“Zaman ne çabuk geçti”
“Zaman akıp gidiyor”
Nasıl gidiyor? Nereye akıyor?
Aktığı yerde birikiyor mu? Zaman denizi var mı? Varsa da kimse yerini bilmiyor
mu? Denizde boğulmak istiyorum. Ciğerlerime kadar zaman dolsun istiyorum.
Zamansızlıktan değil, zamandan nefessiz kalmak istiyorum. Zaman zaman bu rüyayı
hep görüyorum.
Sabiha Çetinkaya Kuş 2012
PLaTONİK AŞK
Sesini duyunca,
Yüksek bir falezden düşüyor,
kanatları olmayan kalbim.
Sesini duyunca, sesin olmak
istiyorum.
Sesini duyunca, sana
söyleyeceklerimi unutuyorum.
Senin dilini anlıyorum da,
konuşamaz oluyorum.
Sesim sessizce siniyor sesine,
duyuramıyorum.
Sesini duyunca, ses(n)sizleşiyorum.
Sabiha 2012