17 Ekim 2011 Pazartesi

MAVİ YOLCULUK- 5

Son yazın ilk gününde yüzümüzü denizde yıkıyoruz. Kahvaltından sonra Kaptan ile bugün muhtemelen nereye gideceğimizi konuşuyoruz. İlk önce Hamam Koyu, ardından Ağa Limanı’na gideceğiz.
Ağa Limanı çok kalabalık olduğu için yaklaşık üç bucuk saat boyunca kuzeybatıya doğru yol alarak Semizli koyuna geçiyoruz.
Küçük bir kumsalı olan koya sanki ıssız adaya çıkar gibi heyecanla kulaç atıyoruz. Kıyıda tatlı su olduğu için, henüz kumsala ayak basmadan arıların ve sineklerin hışmına uğruyoruz. Geldiğimiz yere bu defa meczuplar gibi kulaç atıyoruz. Ağzımıza, gözümüze, içimize deniz kaçıyor.
Denizden çıktıktan sonra kıç tarafta toplaşıyoruz. Genel olarak denizcilikte, tekne işinde mutlaka öğrenilmesi gereken işlerin başında bağlar geliyor. Yanımızda getirdiğimiz yazarı A. Yalçın Özalp olan “Gemici Bağları” kitabından da kopya çekerek İzborça, gemici bağı, kasa bağı, camadan bağı atmaya çalışıyoruz. İplere düğüm atmanın en önemli noktası kolayca açılabilmesi ama güçlükle çözülmesi… Binlerce çeşit gemici bağı olmasına rağmen yalnızca altı temel bağ çeşidi ile denizcilik yapılabileceğini öğreniyoruz. Tekneyi nazlı nazlı sallayan, yokmuş gibi ama var olan, denizcilerin ölü dalga dediği dalgalar, bana gemi bağı atmayı ilk kez gösteren Vakfıkebirli Kaptan Orhan’ı hatırlatıyor. 4 Eylül 2007 tarihinde Marmaris, Göcek arası yaptığımız mavi turda tanıştığımız mürettebat için yanımdan hiç ayırmadığım gezi defterime şunları yazmışım:
“Kaptanımız alaylı. “Süvaribey(*)” diye seslendim. “Yok canım, estağfurullah” dedi. Kaptan Orhan, on yıldır yat kaptanlığı yapıyormuş. Bu işte alaylı olduğunu söylüyor. Şimdilerde Akdeniz’de gezen bir Karadenizli. “Ak, kara fark etmez ekmek kavgası böyle yapar adamı” diyor. Bir nevi karşıtlığın raksı… Hamsi paluğu gibi horan teperken, hani (**) gibi miskin miskin gezersin Akdeniz’de. Evli ve dört  çocukluymuş. Vakfıkebir’in Çarşıbaşılı ilçesinde yaşıyormuş. Kaptan, hanımı kapı komşusundan, çalıştığı bu muhteşem tekne Aegina’ya da sıhri hısım (***)kayınço Mustafa’yı almış.
Mustafa, İngilizce ve almanca biliyor. Oldukça serin duruşlu… Hiç çıkarmadığı, Top Gun gözlüklerinin ardındaki bakışı sezemediğimizden ne düşündüğünü de izleyemiyoruz.  Gözlük, Mustafa’ya ulaşmamızı engelliyor. Denize tahammülü yok gibi. 2007 Ağustos’unda nikahlanmış ve fakat evlenmemiş. Evlilik akdini tamama erdirmişler, hukuken karı koca olmuşlar lakin evlenmemişler. “Nikahla bitmiyor, düğün dernek gerekiyor” diyor. İçimden “sevişen gençler, bu gece civelek civelek” şarkısını mırıldanıyorum. Anadolu'da düğün her zaman olduğu gibi bugünde çok önemli bir seremoni.
Gemici Tolga, kaptanın yeğeni. Kan hısımlığı, üç doğum var aralarında. Sırtı yere gelmez, Tolga’nın dayısı Süvaribey. 27 yaşında ama 22 gösteriyor. Sürekli sigara içiyor. Sanki uzaklardaki yarini düşünüyor. Az İngilizce, az Almanca biliyor. Kışın Zonguldak’ta yaşıyor.
Gemici Deniz, makinist. Babasını 1997 yılında kaybetmiş. Annesine yakın olmak istiyor. Tevellüt 1974. Tersaneye çekilme zamanı gelmiş. Ah İzmit’te, Gölcük’te ve hatta Tuzla’da bir iş olsa…Evlenir, çoluğa çocuğa karışır, döl alır,sulbünü sürermiş.Turizmle, hizmetle, insanla ilişkisi yok. Makinist O, elleri yağ kokmalı. Kaptan ile uzaktan yakından akrabalığı bulunmuyor.

Aşçı Necmi, Datçalı. İki çocuğu var. Çocukları denizci olsun istemiyor. “Denizde yaşam zor” diyor. Yemekleri çok lezzetli. Otuz bir kişiye, üç ve hatta çay saatini de sayarsak dört öğün yemek hazırlıyor. Hummalı çalışıyor, hiç durmuyor. Kışın asla yemek yapmazmış. Datça’da yaşıyormuş.
Aşçı  Mehmet, Artvinli. Çoluk çocuk var mı bilmiyorum. Konuşamadık, hiç denk gelmedi, iki lafın belini kıramadık. Necmi Usta ile bir olmuş hiç durmadan çalışıyor ama yüzü hep gülüyor. Kalbi gülüyor, yüreği çehresine yansıyor.
Gemici bağı bana neleri hatırlattı. Her mavi yolculukta farklı insanlar, farklı dünyalar…



Gece yarısı, karadan denize doğru sıcak bir esinti hissettik. Sanki büyük bir fırının kapağını açık unutmuşlar gibi.  Etrafa yanık çıra kokusu yayılıyor. Tenimiz çam tütsüsü kokuyor.

Hamiş:
Sessizliğin tadını çıkarın.
01.09.2011’Göcek-Mavi (beşinci gün)
Sabiha
(*)Büyük ticaret ve hizmet gemilerinde, birinci kaptana "Süvari Bey" diye hitap edilir.
(**)Hani balığı, Serranidae familyasını oluşturan çoğu ılıman ve tropikal denizlerde (Akdeniz), bir kısmı acı ve tatlı sularda bulunan balık türleri.
(***) İkinci derecede kayın hısımlar. Yani eşinin kardeşi (kayın, baldız, görümce ve eşleri) gibi.